18 Mayıs, Pazar; Bozburun devam...
Dolunay ışığında görüp belleğimize oturttuğumuz Çiftlik koyunun nasıl bir yer olduğunu gündüz gözü ile de görmemize çok az kala çadırların fermuar sesleri saat 06:00 ya ayarladığım telefonumun uyandırma melodisine ihtiyaç bırakmadı. Koyun ağzı Güney-Doğuya bakıyor. Allah korumuş hepimiz valla ya tam doğuyu görseydi ne yapardık. Her sabah gündoğumunu seyretmek adına ayrılamazdık Çiftlik koyundan.
Koyun her iki ucunun ortasında, iki uca da eşit mesafede bir adacık var. Bayrağımızdaki ay ve yıldız gibi bir görüntü. Hoş ada muz şeklinde ama siz yıldızmış gibi hayal edin. Deniz seviyesinden 300 metre yükselip yukarıdan bakıldığında sabahın gümüş renkli denizinde boz bir ay yıldız...
Güneş solumuzdaki tepenin arkasından yükselecek. Renklerden anlaşılıyor ki hazırlıklara başlamış. Gurubun fotoğrafçıları da öyle. Gökyüzünün deniz ile birleştiği ufuk çizgisinde güney-doğuya kadar yayılan pembelik, Çiftlik koyunun tam orta önündeki adanın arkasına kadar uzanıyor. İçeride demirlemiş Amerikan, Avusturya, vs.. bayraklı beyaz gövdeli, uzun direkli yatlar kompozisyonda tam aranan silüet malzameleri olarak sahneye hazırlar. Koyun sağ kısmındaki büyük iskelede birkaç kişi peş peşe fotoğraf kareleri yakalıyor. Çadırımın kapısından şahit olduğum manzara küçümsenecek gibi değil. Ben de birkaç kare alıyorum.
Her ortalarda dolanan fotoğrafçı değil elbette. Bir şekilde uykusu tükenmiş ve kendisini çadırdan atmış arkadaşlar da iskeleden iskeleye dolaşıp duruyorlar.
Yarım saat içinde lüzumsuz uyanma yaygaralarına gerek kalmadan herkes kurulmuş saat gibi uyanıp kendini çadırından dışarı atmaya başlıyor. Apocum çay suyunu koymuş, kaynaması bekleniyor. İkinci günün kahvaltısını yere serdiğimiz örtü üzerinden servis edeceğiz.
Eldeki malzamelerle kahvaltı faslını hızlı bir şekilde geçiyoruz.
Bu gün yürüyüşümüze Marmaris'e karayolu ile 28 km uzaklıktaki Bayır köyünden başlayacağız. Önceki akşam indiğimiz Kayalıyüzü mahallesinden Bayır köyüne 7-8 km asfalt yol var. İşaretli Karya yolu bu yoldan devam ediyor. Bu nedenle kahvaltı sonrası Kayalıyüzü mahallesi ile Bayır arasını minibüsle alıp, Bayır köyden başlayacağız.
İlk günün uzun ve iniş çıkışlı rotası sonrasınra 12 firemiz var. Biran evvel yürüme aşkı ile içi kıpır kıpır gözü kara 22 kişi hazırlıklarını tamamlamış, hareketi bekliyor. Öyle olunca Bayır köyünden başlayacak rotamızı Söğüt köyünün Bahçeli mahallesinden, Taşlıca köyüne ve oradan da Serçe Limanında bitirmeyi planlıyorum. İşin aslı, Apo'nun her zamanki şüpheli yaklaşımı ile akşam yemeğini gündüz gözü ile yemek istiyorsak saat 17:00'de yürüyüşü bitirmemiz tavsiyesine uymak niyetindeyim. Bu nedenle saat 13:00 sularında Apo ile konuşacağız. Taşlıca'ya varış saatimize göre rotayı gözden geçireceğiz. O saate kadar Çiftlik koyunda deniz ve dinlenme keyfi yapan arkadaşlarla Söğüt köyüne geçecekler. Yürüyen ekibi saat 16:00 - 17:00 sularında bulundukları mevkiden alacaklar ve akşam Söğüt kıyılarında bir yerlerde kamp atağız. Ee, yürüyen ekipten de deniz keyfi yapmak isteyenler var. Yürüyüşü uzatmayıp, hiç değilse saat 17:00 sonrası 2-3 saatlik deniz fırsatı hepimizin hayalini süslüyor.
Kahvaltı sonrası yürüyüş için hazırız. Salihin minibüsü ile Bayır köyüne geçiyoruz. Sahi yazmayı unuttum değil mi. Ankara'dan yola 19 kişilik iki minibüs ile çıktık. Her iki minibüsün de arka dörtlü koltuğuna çantaları ve diğer malzemleri yerleştirdik ve 15'erli gruplar halinde minibüslere bindik. Yolculuğumuz böyle çift minibüsle geçti.
Çiftlik koyundan, yani denizden Bayır köyüne 8 kilometrelik yol ara ara virajlı ve tamamen bayır. Tam tepeye çıkıyorsun sonra da ver elini aşağı...
Salih'in minibüsünde, koltuklarda bulunan tüm çantaları boşaltamadık, 22 kişi, boş koltuklara oturanlar, çantaları kenara çekip oturanlar, oturamayıp koridorda kalanlarla yola koyulduk.
Çifitlikten gelen yol Marmaris-Söğüt-Bozburun yoluna çıkıyorken Bayır köyünün kırmızı çatılı evleri önümüzde, aşağıdaki derin arazide görüntüye giriyor. Kavuştuğumuz ana yolda sağa dönerek Bayır köyü merkezine gidiyoruz ve meydana girişte soldaki binanın altında bulunan market önünde minibüsten iniyoruz. Maksadımız su stoklarımızı güclendirmek.
Marketin önünden on-onbeş metre ilerisinde, köy meydanında sağda gösterişli suyu bol bir çeşme var. Solda asırlık bir çınar ağacı hemen içinde bulunduğumuz köyün havasını çok daha farklı yaşatmaya başlıyor. Asırlık diyoruz ama 1880 yıllık. Latince adı, Platanus Oriantalis. Yani, Doğu Çınarı. Dibindeki sarı tabelada öyle yazıyor. Gölgesinde tahta masa ve sandalyeleriyle çocukluğumuzun çay bahçesi bulunuyor. Hemen ağacın altında birleşip toplu bir fotoğraf alıyoruz
Asırlık çınarın bulunduğu meydanda, Sırtımızı çınara, yüzümüzü çeşmeye verdiğimizde çeşmenin hemen yanında, sağdaki tek katlı evin önünde beton direğin tabanına asılmış iki sarı-yeşil Karya tabelası görüyoruz. Yön tabelalarının direğin dibinde olması ilginç. Sol tarafı gösteren tabelada "Amos 15", sağ tarafı gösteren tabelada" Taşlıca 18 km" yazıyor.
Sağdaki Sarı-Yeşil tabelayı arkamıza alıp ilk kırmızı-beyaz işaretin bulunduğu, minibüsten indiğimiz marketin sağından aşağı doğru devam eden sokağın başına giderken sağımızda süs kabaklarından, paslanmış efsanevi çekoslavak motorlarına, eski kartpostallardan arıcı kıyafetine kadar her nevi ürünün sergilendiği sıradışı hediyelik dükkanının önünde birkaç fotoğraf karesi alıyoruz.
Dibine geldiğimiz sokağın sol başındaki marketin yanında bulunan beton direkte Kırmızı-Beyaz işareti görüyoruz. Gurubun hızlıları çoktan aşağı inerken sağa viraj yaparak devam eden yolda gözden kaybolmuşlar bile. Biz arkadakiler de peşlerindeyiz .İşaretler yürüyüşçüyü solda tali bir yola yönlendiriyor. Minik bir rampa çıkılıyor. Düze gelince sağda tek katlı, bahçeli evin önünde oturan köyün sakinleri ile merhabalaşıyoruz. Tam o noktada işaretler soldaki çevresi otlarla kaplı patikayı gösteriyor. Selamlaşıp üstteki asfalt yola doğru uzanan patikaya giriyoruz. Tarlasında çalışan yaşlı bir köy sakinine selam veriyor, önden gidenlerin taze yatırdığı otlardan geçerek patikayı takip ediyoruz. Uzun sürmüyor Bayır-Taşlıcı-Söğüt-Bozburun asfaltına çıkıyoruz. Solumuzda kızıl çam ormanı var. Yüz yüzelli metre yürüyoruz sonra soldaki yüksek araziyi gösteren başka bir tabale görüyoruz. Burada orman yerini taşlık araziye bırakmış. İşaretin gösterdiği yönde toprak bir yol var. İlk yükseltiyi toprak yoldan aldıktan sonra mezar olduğunu düşündüğümüz etrafı insan eli ile şekillendirilmiş kaya ile çevrilmiş, içi düzenli taşlar ile doldurulmuş yükseltinin sağından patikayı izliyoruz. İşaretlerde hiç bir sıkıntı yok. Patika ise gayet düzenli. Uzunca bir süre patikanın sağında ve solunda taş duvarlar eşliğinde yürüyoruz. Bu yol tek katlı bir ağılın önünden inmeye devam ediyor. Vadinin başına geldiğinde sağa yani kuzeye dönüyor patika. Kayaların arasından geçerken önümüze otlayan inekler çıkıyor. İnekler iri-yarı, birhayli besili.Karşı karşıya geldiğimizde patikayı terkeden biz oluyoruz. Patika çok geçmeden yarım daire çizerek tekrar Bayır-Taşlıcı-Söğüt-Bozburun asfaltına çıkıyor. Bu noktadan itibaren 2,5 km asfalt yolda iniş yapıyoruz. İşaretler yolun sağındaki uygun yerlere yüzer metre arayla koyulmuş. Önde giden 12 kişilik gurup arayı iyice açıyor. Aramızda ortalama bir saat olmalı. Kim mi onlar, Reha, Şule-Jale kardeşler, Tahsin hoca, Ahmet hoca, Sibel, Fuat hoca, Kemal, Uğur bey, Cenk, Canan hoca ve Onur.
Söğüt yolunda üzerinde büyükçe bayrak dalgalanan tahta bir ev görünüyor. Bu bölgede genelde evlerin çatısında, özellikle kıyıdaki evlerin çatısında orta büyüklükte bir bayrak mutlaka görürsünüz. Tahta evin yanında bir patika var ama gözle rahat görünür yerinde "girilmez" anlamındaki kırmızı çarpıı görünce yolda yürümeye devam ediyoruz. Beşyüz metre daha gidiyoruz, bir dut ağacında on dakika oyalanıyoruz. Tekrar yoldayız, fakat yaklaşık 1 kilometredir kırmızı-beyaz işaret göremedik. İhmal ettim, gereken özeni göstermedim, patika tahta evin yanından giriyordu. Kırmızı çarpıyı görünce önemsedim..Erkan, Orhan hoca ve Naci ile değerlendirme yapıyoruz. Onlar da işaret görememişler. Evet, ama tahta evin çevresinde, Karya patikasını bulmamız gerekiyordu. Öndeki gurup çoktan o patikadadır düşüncesindeyim. Değillerse bile yolun sonu Sögüt köye çıkıyor. Telefonların çalıştığı bir noktada haberleşebiliriz düşüncesi ile yola devam ediyoruz. Artık Karya Yolunda değiliz. Patikadan çıktık ve kendi yöntemlerimizle Taşlıcaya gideceğiz. Yarım saat sonra Söğüt köyünü ve sahilini tepeden gören bir noktaya geliyoruz. Köyün yukarı mahellesine giren yolu tercih ediyor, Bahçeli mahallesi yol ayrımından geçerek Taşlıca yoluna çıkıyoruz. Söğüt - Taşlıca yolunun muhteşem bir manzarası var. Sağımızda yöre ahalisinin denizkızı dediği, harita terminolojisinde Saranta koyu olarak geçen sahil, Bozburun'un uzantısı adacıklar ve tam karşıda Sömbeki adası. Burada gün batımını tam da Söğüt-Taşlıcı yolunda, yüzümüz Saranda koyuna dönük seyretmenin benzeri yoktur diye düşünüyoruz.
Nitekim ters ışık fotoğraflar alarak yolumuza tırmanarak devam ediyoruz. Taşlıca, Söğüt köyüne göre 300 metre aşağı rakımda bulunuyor. Yolda bir ara Malkoçoğlu Reha ile görüşüyor. Bahçeli mahallesinden işaretleri takip ederek Taşlıca yönünde yola çıktıklarını öğreniyoruz. Yarım saat sonra Sibel arıyor. Kemal'in aralarında olmadığını farkediyorlar. Önde mi arkada mı emin değiller.
Kemal guruptan kopmuş, işaretleri izleyerek Taşlıca köyüne inmiş, kahvesinde, bir bardak adaçayı sipariş etmiş, lavabosunda yüzünü yıkıyor. Köye ulaştığımızda, kahvesinde, plastik iskemlelerde oturan 30 kişilik turist kafilesinin arasından hemen farkettim onu. Arkada tek masada.
Birer adaçayı da biz içiyoruz.
Söğüt-Taşlıca yolunda yürürken Apo ile görüşüyoruz. Söğüt sahilinde kamp atabileceğimiz uygun bir yer bulamadıklarını söylüyor. Denizkızı sahilinde yazlıkların içinden geçen yolun sonunda boş bir arsa gözüme çarpmıştı fotoğraf çekerken. Orayı tarif ediyorum. Taşlıca'da toplanacağız. Sonra bakarız. Uygun ise kampı oraya atarız, yoksa Serçe limanını gideriz... diye düşünüyoruz.
Antik Karya yolunu takip eden 12 kişilik öncü gurup gelemeden rahat oturamıyorum. Köyün içinden hareketle Bahçeli mahallesi yönünde önlerine çıkmak için yürüyorum. Köyden doğu yönünde ayrılan patika irili ufaklı binlerce taşla kaplı. Hakikaten toprağa basmak imkansız. Yarım saat geçmeden Karya ekibi görüntüye giriyor. Taşlar üzerinde yürümekten bezmişler. Ama hepsi de çok iyiler. Köyün kahvehanesine gelince hemen kahve siparişi veriyorlar. Bu arada kahvehane sahibine kamp için uygun bir yer soruyoruz. Günü Çiftlik koyunda geçirenler bu gece de Çiftlik koyuna gitmemizin güzel olacağını düşünüyorlar. Söğüt köyünde de aynı öneride bulunmuş köy ahalisi. Kahvehane sahibi söylüyor, Serçe limanında çadır için uygun yer yokmuş. Denizkızı sahilini soruyorum. Ahali sıkıntı yapar mı yapmaz mı emin değiliz. Kahvehane sahibi tarif ettiğim yeri hatırlıyor, orada kamp kurabileceğimizi, kimsenin karışmayacağını söylüyor.
Saat 17:00 ertesi sabah tekrar görüşmek üzere Taşlıca köyünden ayrılıyoruz. Taşlıca-Söğüt yolunda,minibüslerimizle iniyoruz. Saranta koyunda manzara harika. Denizkızı ve otel, pansiyon, lokanta tabelalarının olduğu yerden sola, sahile dönüyoruz. İlk önce yanlışlıkla denize sıfır bir noktaya kadar iniyoruz. Yol lokantalar arasında otopark olarak bitiyor. Geri dönüyor, bir üst yoldan sahil sağımızda güney yönünde yazlık evler arasında 1 kilometre daha devam ettiğimizde asfalt bitiyor, toprak yol başlıyor. Minik bir zeytinlik önünde duruyoruz. Bu zeytinlik denizden 10 metre yukarıda. Zaten bir Alman çift karavan minibüsleri ile önceden gelmiş denizi izliyorlar. Rahatsız etmemek için sahil boyunca biraz daha gitmeye karar veriyoruz. Henüz sezonu açmamış sahil tesislerini geçip çatısında bayrak sallanan bir evin önünde duruyoruz. Minibüsten inip, bizi görünce yanımıza doğru gelen ev sahibine durumumuzu anlatıyorum.
" Karya yolunu yürüyoruz. Bu gece için çadır konaklamaya, ileride bir düzlük gördük. Bir mahsuru olur mu?"
Evin sahibi, yardımcı oluyor, 100-200 metre ileride uygun yer olduğunu söylüyor. " yalnız yüksek ateş yakmayın, görüp geldiklerinde ceza yazıyorlar." diye uyarıyor.
Evet, 200 metre sonra araçların dönüşüne de uygun genişlikte bir yerde, 10 metre aşağıdaki sahile inen traktör yolunun devamında, taşlı bir tarlada kampa karar veriyoruz. Arkadaşlar çadır kurmak için kısa bir temizlik harekatı yapıyorlar. Yarım saat sonra Turkuaz renkli denize sırfır rakımlı bir yerde herkes çadırını kurmuş en güzel renkleri ile Sömbeki adası üzerinden batacak günü seyretmeye hazır.