MANİ BENİM EZBERİM...
Herşey, bir Likya Yolu yürüyüşü öncesi, rehberin duyurusuna Ertan’ın (nam-diğer Malkoçoğlu), aşağıdaki cevabı vermesiyle başlamıştı :
Likya yolları taştan
Kaydımı yaptırayım hemen baştan
Masumane bu cevap, kim derdi ki grup üyeleri arasında başlayacak bir mani savaşının da başlangıcı olacaktı.
Yaklaşık sekiz saat sürecek olan uzun yolculukta, Coşkun Abi,
Arka koltukdayım Kıbrıscık'tan beri
Önde oturmak istiyorum heri
Diyerek ön koltukta yer kapmak istiyordu.
Sakin sakin ilerleyen bu yazışmalar Hacer Atlar’ın (nam-ı diğer Tırtıl) ortaya atlamasıyla yavaş yavaş hareketleniyor;
Likya yolu uzundur uzun,
Çok uğraşıyorum almak için izin
Ve ardından Leyla’nın şu hiçbir kalıba sığmayan dizeleriyle iş çığırından çıkıyordu:
Mengen'e gittiysem ayakta
Kaptım yine 1 nolu koltuğu Likya'da
Durumdan vazife çıkaran Çermeli (nam-diğer Örümcekadam), küçük bir hatırlatmada bulunuyordu:
Bu grup kaçıkmış, dost düşman duysun
Likya'ya gelmeyen aklını başına koysun
Bundan sonra mani yazacak olanlar
Lütfen dizeleriniz tam kafiyeye uysun
Olayları sessiz sakin izleyen Ergün’ün “Ahmetcim, hep söylüyorum, kendini saklıyorsun. Manici Malkoçoğluna, bir de Manisa Tarzanına manide tek rakip sensin” şeklindeki gazını alan Örümcekadam, hızını alamayıp Malkoçoğlu’na ve Özkan’a şöyle saldırıyordu:
Tek rakibim Fuzuli, başka bilmem, gezerim
Maniciyi iyi bilir, çakmasını iyi sezerim
Sonunda olan oldu açtırttılar ağzımı
Malkoçoğluna beş çeker, Tarzan'ı kafiyemle ezerim
Bu iş, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor ve bu hastalığa en son Ergün yakalanıyordu:
Likya Yolu bize yedi yıldır yazın müjdecisi
İster kaçık ol, ister veli, ister mahallenin tinercisi
Yürürken gördün mü sevinirsin kırmızı beyaz çizgileri
Gelmiş taaa İngiltere’den işaretlemiş elin ecnebisi
Z’cim gelmiyorum diye üzülme, kilo ver, düşür ikiye öğününü
Şimdilik fotoğraflarla idare et, gün gelir ikiye katlarsın ününü
Maksat manida satır doldurmak olunca
Nisan’da doğmuş herkesin kutlarım doğum gününü
Kaç zamandır tutmuş kendini, sürmüş izinizi
Mani döşerken elbet bileceksiniz haddinizi
Görünen o ki Ahmet’in göz dönmüş
Canınızı seviyorsanız kaçın kurtarın kendinizi
diyerek, duyurularını artık mani şeklinde yapıyordu.
Artık iş çığırından çıkmıştı. Örümcek adamın;
Ey maniciler sözüm size
Yeter, artık acıyın bize
Çoşkun abi bu nasıl mani
Nerede hani diğer iki dize
Eleştirisine, Çoşkun Abi’den “Divan Edebiyatı” şeklinde bir savunma gelirken,
Örümcekadam;
Arması var beresinde
Kızlar yüzer deresinde
Divan edebiyatı demişsin
Aruz bunun neresinde
Diyerek eleştiri dozunu biraz daha artırıyordu.
Kendilerine birkaç kez cevap hakkı doğmasına rağmen bu zamana kadar sessiz kalan Malkoçoğlu ve Özkan sonunda patlıyor ve sırasıyla şu salvolarda bulunuyorlardı:
Malkaçoğlu;
Kum fırtınası güneşi bile kör etti
Bunca zamandır tutmuş meğer kendini
Patladı sonunda düdüklü tencere misali
Mitralyözü çalıştırmış önüne geleni tarıyor Çermeli
Özkan;
Yazmayayım dedim ama duramadım
Okuduklarımda bir mana bulamadım
Akıl ishali olup akla geleni yazmaktansa
Manilere verilecek bir cevap kuramadım...
Bana tarzan demiş bazı gafiller
Aklınızı mı bozdunuz bre sefiller
Mani diye yazınca aklınıza geleni
Ürktü züccaciye dükkanında filler...
Artık bu atışmalara bir son vermenin zamanı gelmişt. Örümcekadam, atışmalara katılan tüm arkadaşlara teşekkür ediyor ve kendisine "sefil" diyen Manisa Tarzanı ile "düdüklü tencere" diyen çakma Malkoçoğlu’na aşağıdaki cevapları vererek konuyu kapatıyordu:
Özkan’a...
Sen kaşındın, bak pişman oldum deme
Seni kapımda bile yapmam hademe
Ürkecek yeri tam da bulmuşsun
Aman dikkat et hesap ödeme
Malkoçoğlu’na…
Bu işte bir düğüm var
Aramızda güğüm var
Bana tencere demişsin
Dikkat et düdüğüm var
Ancak konu burada kapanmamıştı, grup üyeleri artık aralarındaki iletişimi manilerle sağlamaya başlamışlardı. Facebooktaki yorumlar bile artık mani şeklinde oluyordu. Netekim bir Afyon Sandıklı ziyaretinin ardından Facebookta paylaşılan ve üzerinde haşhaş sürtülür diye yazan bir fotoğrafa Örümcekadam'dan şöyle yorum geliyordu:
Haşhaşı taşa sürterim
Üzerine örtü örterim
Bu maniye yorum yapmayını
Bizzat Facebook'tan dürterim
Dürtülmekten hoşlanmayan Vedat Atlar hemen yorumu yapıştırıyor;
Sandıklının haşhaşı,
Ne de güzel olur börek aşı
Bu işi hafife almayın
Dürtülen olur şaşı
Diyerek yırtıyordu. Vedatın bu uyarısını ciddiye alan Ergün ve Uğur Heybeli peşpeşe şu yorumlarda bulunuyor;
Haşhaşı balda severim,
Hiç bıkmam her kahvaltıda yerim,
Ahmet beni face’de dürtersen,
Gurubu bayıra sürerim.
Uğur ise;
Haşhaşı pekmezle kararız,
Her sabah bir iki kaşık çalarız,
Eğer soframızda bulamazsak,
Akşama birbirimize dalarız
ve onlar da dürtülmekten yırtıyorlardı.
Atışmların sonu bir türlü gelmiyordu. Hatta, bir kanyon yürüyüşü esnasında nehre düşen Fatma, kendisini kurtaran Örümcekadam'ın, yürüyüş esnasında kızkardeşine de yardım etmesini istemesine, Örümcekadamdan şöyle bir cevap geliyordu:
Ben bu grubun ne lideri ne de başıyım
İşime geleni görür, işime gelmezse şaşıyım
Bir kez seni kurtardık diye
Tüm sülaleni sırtımda mı taşıyım
Velhasılıkelam,
Sevgili arkadaşlar, bu tatlı atışmalar hoş bir anı olarak aramızda kaldı. Mail hesaplarında kaybolup gitmesin diye de buraya taşındı. Sağlıkla ve mutlulukla kalın…